Danimarka’nnı sıradışı
yönetmeni Anders Thomas Jensen’ın 2005 yılı yapımı 3. uzun metraj filmi olan Adams Aebler (Adem'in Elmaları), Jensen’ın kaleminden çıktığı her karesinde belli olan
absürd filmi. Orjinal ve özgün senaryo ve filmleriyle kendi sinemasına ait
karakteristik özellikleri ile dikkat çeken, filmlerinin ilk on dakikasında
‘’evet bu Jensen filmi’’ dedirten sevgili yönetmenimiz bu filminde de kara mizah öğeler ve
metaforları sıklıkla kullanarak anlatısını kurmuş ve bunu da çok güzel başarmış
görünüyor. Mads Mikkelsen ve Ulrich Thomsen’ın- ki yönetmenin hemen hemen her
filminde oynarlar- başrollerini paylaştığı film, Kuzey Avrupa Sineması’ nın
minimal anlatısının ve kendilerine has mizah anlayışını yansıttığı sağlam
filmlerinden biridir.
Adams
Aebler’ ın hikayesi Ivan adlı bir pederin yanına kendini ''bela'' olarak tanımlayan
ve geçmişi çok gösterilmese de –filmde yer alan diğer üç yan karakterinde
geçmişlerine dair pek bilgi verilmiyor- suçlu profili çizen Adam’ın
gönderilmesiyle başlıyor. Ivan, hayatında kötü olan hiçbir şeye inanamayan, tüm
kötülüklerin şeytandan geldiğini düşünen ve kendi gerçekliğini inanç çerçevesinde
kurmuş, bu gerçekliğe göre yaşayan ve Tanrı’ nın her zaman yanında olduğuna
inanan bir peder. Adam ise çevresine
daha gerçekçi bakan ve tüm kötülüklerin farkında olan ve bu kötülüklerin
Tanrı’dan geldiğine inanan aslında tüm gerçekliğin farkında olan Nazi hayranı
bir karakter. Ivan’ın her şeyin şeytandan geldiğine inanması, yaşadığı
olaylara manevi bir anlam yüklemesine sebep oluyor. Ivan’ın gerçeklikler
karşısında fiziken verdiği tepkiler(kulağının kanaması) filmin absürd
kısımlarından sadece bir tanesi oluşturuyor ve Ivan'ın gerçekliği reddi somut bir şekilde görselleşmiş oluyor. Adam’ın Ivan’ın gerçekliğe karşı
tüm bu kayıtsızlıkları karşısında ona kötülüğün
tanrıdan geldiğini söylemesi ve onu inandırmasının ardından, Ivan’ ın artık
çevresine duyarsızlaşması kilisedeki dengeleri bozmaya başlıyor.

Ivan’ ın bu
değişimi ile kilisedeki diğer üç karakter;alkolik(karakterler arasına daha sonradan katılıyor), suçlu ve obez, eski
hallerine geri dönmeye başlıyor. Ivan negatif bir duygusal değişim yaşarken
Adam ise Ivan’ın bıraktığı iyimser görevi üstleniyor ve her ikisi de tersi
yönde bir duygusal değişim yaşıyor.
Bu sırada filmde metafor olarak kullanılan
elma ağacına tüm bu süreçler gerçekleşirken; kargalar dadanıyor, elmalar
kurtlanıyor ve en sonunda da yanarak yok oluyor. Her iki karakterinde değişen
duygularıyla Adam olayları eski haline getirme görevini üstleniyor. Tabi bu
sırada Ivan’ın beynindeki ölümcül tümöre rağmen yaşaması, beynini dağıtan
kurşunu yedikten sonra tekrar hayata dönmesi hatta banka oturup hamburger
yemesi filmin gülümseten absürd öğeleri. Deyim yerindeyse Adam’ın yaşadıkları yerdeki
dirliği sağlamaya çalışması ve Ivan’ın eski haline geri gelmesi, Adam’ın
yaşadığı dönüşüm filmin başından beri yapılmak istenen -ya da sadece Ivan’ın
yapmak istediği- elmalı turta ile ve o turtanın iki eşit parçaya bölünmesi ve Adam’ın
daha önce dinlemeyi reddettiği şarkıya Ivan’la birlikte eşlik etmelesiyle iki
karakterde ortak payda da buluşuyor. Ve her bir karakter sonunda Ivan' ın yapmak istediği hale geliyor. Sonucunda
da; inancın aslında hayatı daha iyi yapmasa da yaşanılır kıldığını seyirciye
gösteriyor.

Film inanç konusunda seyircinin ciddi sorgulamalar yapmasını sağlıyor. Tanrı ve şeytan inancının sorgulanmasını, kötülüklerin nereden geldiğini, Tanrı’nın bizi unutup unutmadığı sorularının bolca olduğu ve nasıl bakarsan öyle görürsün fikrinin hakim olduğu bir film Adams Aebler. Yukarıda da bahsettiğim gibi Danimarka'nın dünya çapında kendini kanıtlamış ve en yaratıcı yönetmenlerinden biri olan Jensen’in kendine has üslubunu filmin ilk dakikalarından hissettirdiği filmi Kuzey Avrupa Sineması' nın hatrı sayılır filmleri arasında yerini alıyor.

Film inanç konusunda seyircinin ciddi sorgulamalar yapmasını sağlıyor. Tanrı ve şeytan inancının sorgulanmasını, kötülüklerin nereden geldiğini, Tanrı’nın bizi unutup unutmadığı sorularının bolca olduğu ve nasıl bakarsan öyle görürsün fikrinin hakim olduğu bir film Adams Aebler. Yukarıda da bahsettiğim gibi Danimarka'nın dünya çapında kendini kanıtlamış ve en yaratıcı yönetmenlerinden biri olan Jensen’in kendine has üslubunu filmin ilk dakikalarından hissettirdiği filmi Kuzey Avrupa Sineması' nın hatrı sayılır filmleri arasında yerini alıyor.
Yazan şahıs notu: Filmden sayfalarca yazı çıkarılabilir, çünkü çok derin bir alt metni var ama neticede bu blog yazısı ve maalesef kimse artık uzun yazıları okumuyor :(
Yorumlar
Yorum Gönder